logo

05 Haziran 2014

Tek Problem Su Değil

Bu yazımda gelecek yıllarda ülkemizi bekleyen su problemi konusuna dikkat çekmek istiyorum. Ancak gelecekte sadece bizi bekleyen tek problemin su olmadığını hepimiz çok açık biliyoruz. Tüketim alışkanlıklarımız hızla değişiyor. Birçok kaynağımız gittikçe azalırken tüketim kabiliyetimiz de bir o ölçüde artıyor. Topraksız tarım, Susuz tarım! Tohumlarımız küresel iklime göre hazırlandı… Üreten değil tohum satanlar kazanıyor.

Öyle bir coğrafya da yaşıyoruz ki, birçok avantajı varken bir o kadarda yüzleşmek zorunda olduğumuz, türlü sorunlarımız var.

Tarım ülkesiyiz… Tohumlarımızın çoğunluğu İthal… Gençlerimiz toprak yaşamından uzak. İnsan kaynağımız bu kavrama çok yabancı. Kimimiz bu konularda sıkılmadan ve üşenmeden kafa yorarız saatlerce konuşuruz. Bizler bu ülkede yaşam kalitemizde süreklilik peşindeysek evvela kaynaklarımızı doğru yönetmeyi, doğru tüketmeyi ve üretmeyi öğrenmeliyiz. Tarım alanında köylerimizde yapılan eski usul tarım artık değişti, işte su kaynaklarımız yakın gelecekte bizi bu noktada sınayacak, umarım bu sınamayı hep birlikte başarıyla atlatır köylerimizde tarım kalkınma hamlesini birlikte başarırız. Gdo ürünlerimizi bundan 5-10 yıl önce duyduğumuzda karşı dururduk bugün artık resmi olarak tanıyor ve tüketiyoruz. Su problemi gelecekte her alanda ciddi sıkıntıları beraberinde getirecek.

“Ekonomi veya iktisat, üretim, dağıtım, tüketim, ticaret, değişim ve bölüşüm ile ilgili etkinliklerin bütünüyle bu etkinlikleri inceleyen bir bilim dalıdır” diye çok basit bir tanımı var ekonominin. Ülkemizin mevcut kaynaklarının sınırlı olması ve toplumsal ihtiyaçlarımızın sınırsız olması, dikkatimizi biraz iktisat konularına çekmek zorunda olmamızı gerektiriyor. Zira iktisat bilimi ve metodolojisi kaynakların kıt, tüketimin sınırsız olması nedeniyle ortaya çıkmıştır. İktisat, kaynakların verimli kullanılması, insanların tercihlerini ve bu tercihleriyle aralarındaki ilişkiyi inceleyen bir bilimdir demekte çok yanlış bir tanım olmaz. Daha genel olarak, iktisat toplumların nasıl zenginleşeceğini ve refah seviyesini nasıl artıracağını veya elindeki kaynaklarla nasıl bir sürdürülebilir yaşam formu oluşturabileceğini tanımlamaya da çalışır. Doğanın kendini yenileme hızından daha fazla tüketim kabiliyeti olan toplum olma yolunda hızla ilerliyoruz. Kentlileşme hızımız bunun en açık ifadesi. Şehir yaşamımız bunu çok açık gösteriyor. Hal böyle olunca da toplumun bireyleri olarak bizler ciddi seviyede tüketim alışkanlıklarımızı sorgulamamız gerekiyor.

Su konusundan enerjiye, tarım politikalarından sanayiye kadar birçok alanda var olan kaynakları savurmadan hırpalamadan kısa vadeli bakmadan uzun vadede nasıl yaşa-yaşat içerisinde olacağımızı planlamak ve projeler yapmaya bu ülkenin acilen ihtiyacı var. Tasarruf, elimizde kaynak varken yapılır, bittikten sonra geçmiş olsun demeliyiz. Dolayısı ile bütün sektörler, firmalar, üniversiteler, sanayi kuruluşları, Stk’lar, sürdürülebilir bir üretim-tüketim kabiliyeti için ortak projeler yapmak zorunda. Yoksa toplum bu tüketim alışkanlıklarıyla kaynaklarını hızla tüketecek ve yurt dışına bağımlılıklarımız da bir o ölçüde artacak. Gözle görülür artmalar hızla devam ediyor…

O zaman sanayicimiz ithal girdilerle nasıl ihracat yapacak? Küresel pazarlarda nasıl rekabet edecek.  Bu kadar zor sorular ve sorunlarla muhatap olmamak için tam zamanı, haydi tüketimde ekonomi projeleri yapalım hep beraber tartışalım. Yaşamak için tarıma önemli enerji kaynaklarına yönelelim.

Selam ve Dua ile!

#

SENDE YORUM YAZ